Küçük Prens’in yeniden filme
uyarlandığını duyunca inanılmaz sevindik. Hele bu filmi Prensesimle
seyredecek olmak beni ayrıca heyecanlandırıyordu. Dört gözle vizyona
girişini bekledik ve en sevdiğimiz sinemanın en sevdiğimiz salonunda,
bir salon dolusu küçük prens ve prensesle beraber seyrettik filmi.
Küçük Prens, okuyan her insanın,
özellikle de çocukluğunun masum dünyasından uzaklaşmış büyüklerin
kaplerine dokunmuş bir kitap. Verdiği onlarca mesajla çocukların hayata
bakış açısını değiştiren, hayal güçlerini maximuma çıkaran bir kitap.
Ben filmde de Küçük Prens ve Pilot’un hikayesinin anlatılmasını
bekliyordum. Bununla beraber film, küçük bir kızın prensi tanımasını ve
onun hayatına olan etkilerini anlatmayı seçmiş. Yani aslında Küçük
Prens’in hepimizde yarattığı o muhteşem duyguları. Filmde odaklanılan
başka bir konu da; yetişkinlerin büyüdükçe çocuk olmakla ilgili herşeyi
unuttukları. Bize “asıl sorun büyümek değil, büyürken unuttuklarımız”
diyor özünde. Kitabın felsefesini çok güzel ve farklı bir mecrada
anlatıyor.
Filmin ilk yarım saatinde hayallerimin
tatlı prensini bulamamak canımı biraz sıktı. Bence kitabı çok seven
herkes aynı duyguları yaşamıştır. Fakat zamanla kendimi düşlerimle dolu,
muhteşem bir dünyada buldum. Ana kahramanlarımız, Küçük Kız, Pilot ve
tabii ki Küçük Prens. Küçük Kızın annesi, kızının bir koleji kazanmasını
istiyor. Ve Küçük Kızın hayatı boyunca her gününü ay ay, gün gün, saat
saat planlamış. Bu planın adı ”Hayat Planı”. Plan bir tahtada asılı ve
her yarım saatte bir Küçük Kız ilerlemeyi bir mıktanısla göstermek
durumunda. Film burada günümüzün sonuç odaklı, hırslı ebeveynlerine çok
güzel gönderme yapıyor.
Neyse, bizim Küçük Kız, komşuları olan
tuhaf ama iyi yürekli yaşlı Pilot ile tanışıyor. Yaşlı pilotun tek
hayali uçağını tamir edip, çölde tanıştığı Küçük Prens’i yeniden bulmak.
Ve Pilot, Küçük Kız’a gün batımlarını çok seven Küçük Prens’in
hikayesini okuyor tabii. Yaşlı pilot hastalanınca da, Küçük Kız onun
uçağı ve tilki ile Küçük Prens’i bulmak için yola çıkıyor…
Sonrasını lütfen gidip sinemada
seyredin, çocuklarınızı da götürün. Ben ilk defa bir animasyon filmde
ağladım. Bir şeyi terketmenin ona dönmenin ilk adımı olduğu, sevdiğini
değerli kılan şeyin ona harcadığın emek olduğu ve aslında gözlerin kör
olduğu, insanın yüreğiyle gördüğü gibi mesajlar küçük bir çocuğun
anlayacağı bir dilde ve çok güzel anlatılmış.
İyi Seyirler…
Müzikler ve sinematografik dil ne kadar güzeldi! Hele ki o kapanış jeneriğine bayılmıştım. Yazdım da:
YanıtlaSilhttp://aydinlikyuz.blogspot.com.tr/2015/09/film-yorumu-kucuk-prens.html