Ortaokuldayken
de okumuştum “Küçük Prens”i. Zira kafamda çok yer etmemiş. Geçen ay
Zeynep’in aldığı kitaplar içinde görünce yine elime aldım ve o akşam da
bitirdim. Artık yaşımı başımı almış olmamdan mı bilmem, bu sefer farklı
etkiledi beni…
Büyükler
görmeyi ve hissetmeyi terk ettiği için, resim kariyerinden vazgeçen bir
pilotun Sahra Çölüne düşmesi ve Küçük Prensle karşılaşmasını anlatıyor
hikaye. Küçük Prens’in gezdiği gezegenler, onlar hakkındaki düşünceleri,
Tilki ve Küçük Prensin gülü… Evcilleştirmenin, birşeye bağlanmanın
güzelliği ve zorluğu..Müthiş bir hikaye, müthiş bir anlatım…
Bence hikayenin ana teması, Küçük Prens’in Tilki ile yaptığı sohbet ve peşine yaşadığı farkındalık. Tilki’nin anlatımıyla: “İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Daha
onlarca ders var hikayeden çıkan: Kibrin nasıl insanın gözünü kör
ettiği, kendini fazla ciddiye almaman gerektiği, uğruna emek harcadığın
şeylerin değerli olduğu, sevdiklerinin yerini hiç bir şeyin
dolduramayacağı ve bazen sevdiklerinin gitmesine izin vermen gerektiği.
Hepsiyle ilgili onlarca kitap, onlarca blog yazısı yazılabilir.
Beni en çok etkileyen kısım ise Küçük
Prens’in iş adamının gezegenini ziyaret ettiği bölüm. Burada hikaye
bugün kaybetmiş olduğumuz değerlere de işaret gönderiyor. Küçük Prens’in
bu söyledikleri günümüzün amaçsız sahip olma tutkusunu öyle güzel
anlatıyor ki: “Ben
bir gezegen bilirim, içinde al yanaklı bir bay oturur. Ömründe bir
çiçek koklamamış, bir yıldıza bakmamıştır. Hiç, hiç kimseyi sevmemiştir.
Yalnız toplamalar yapar. O da senin gibi sabahtan akşama kadar: “Ben
ciddi bir adamım, ciddi bir adamım.” der durur. Çok da övünür. Ama adam
değil ki o, mantardır.”
Hepimizin
etrafında var o mantarlardan. Yaptığı işi niye yaptığını bile bilmeyen,
yaptığı işle kendisine veya çevresine herhangi bir fayda gözetmeyen bir
sürü insan. Akşam kafalarında bir sürü sorunla evine gidiyor bu
insanlar. Kafalarını yastığa koyduklarında da uyuyamıyorlar zaten.
Hayatın onlar için anlamını bilmedikleri için, şuursuzca sahip olma
amacındalar. Bilmiyorlar ki aslında dünyadaki hiç bir şey bizim değil.
Tıpkı yıldızların aslında o iş adamının olmadığı gibi. Önemli şeyler
konusunda Küçük Prens’in görüşü farklı biliyorsunuz. İş adamına söylediği gibi: “Sözgelimi
benim her gün suladığım bir çiçeğim var. Her hafta süpürdüğüm 3 tane
yanardağım var. Sönmüş olanı bile süpürüyorum, ne olur, ne olmaz. Bu
yaptıklarımla yanardağlarıma ve çiçeğime yararlı oluyorum. Sense
yıldızlar için yararlı değilsin…”
Siz benzemeyin bu iş adamına.
Kazandıklarınızı faydaya kullanın. Küçük Prens gülüne karşı nasıl
sorumluysa siz de sevdiklerinize karşı sorumlu olun, onlara vakit
ayırın. Onlara değerli olduklarını, sizin için özel olduklarını
hisettirin. Hissettirin ki; kendinizi sayılardan başka hiç bir şeye
değer vermeyen o büyüklerden hissetmeyin. Ve arada gökyüzüne bakıp size
gülen yıldızınızı arayın. Ben aramaya başladım bile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder